Kayıtlar

BİR RÜYA

BİR RÜYA Tatlı Rüylar Masalı'ndan herkese  merhaba; öncelikle adımızın neden bu olduğunu açıklamak istiyorum. Bu bir dilek aslında hayaline daldığımız her güzel şey için bir dünya oluştururuz bu dünyada ne yoktur ki?Bizi mutlu edecek her şey ama her şey vardır. Aşk, sevgi, iş, ev....... en çok mutluluk. Ö zetle; hepimizin en mutlu olduğu yer tatlı rüyalar gördüğümüz, başrolü biz olan masallar değil mi?  Umarım hepiniz dünya yoğunluğundan kurtulup tatlı rüyalara dalabilirsiniz.   Ne olursanız olun masalınızı yazmayı unutmayın.       Sevgiyle kalın :-)

Türk Mitolojisinde Denizkızı

Resim
Türk Mitolojisinde Denizkızı Denizkızının Türk mitolojisindeki yerinden bahsetmeden önce sanırım biraz suyun mitlerde ve doğadaki önemine değinmem gerekiyor. Tanrı önce suyu yaratmıştır. Su yaratılışın başlangıcıdır ve bütün canlılarda sudan yaratılmıştır. Su bütün din kitaplarında kâinatın özü olarak kabul edilir ve yaratılışın kaynağı olması yanıyla doğurganlığında temsili olan su, hem hayat vericidir hem de temizleyici ve arındırıcı özelliğiyle öldürücüdür. Türk mitolojisinde ise su dünyanın başlangıcıdır ve su dünyanın da sonunu getirecektir. Türk mitolojisinde dokunulan ve görülen her şeyin bir ruhu vardır. Bu yüzden suyunda bir ruhu bir koruyucusu vardır. Türk mitolojisinde su çok kutsaldır. Su iyeleri koruyucusudur fakat onları kızdırmaktan kaçınmak gerekir. Dünyayı oluşturan dört elementten kirlenmeye müsait olan su olduğu için onu kirletmek büyük bir ceza gerektirir. Çünkü toprak sınırsızdır. Ateş yakıcıdır. Hava dokunulmazdır. Bu yüzden su ulaşılabilen tek eleme

MARPESSA "BİR DENİZKIZI MESELESİ"

Resim
Denizin tam ortasında duydukları sesle şaşkına dönen mürettebat, kayalıkların üzerinde bir kadın gördüler. Hayır! Bu  sıradan bir kadın olmazdı. Peri ya da melek olmalıydı. Zira bedeni ışıkla kaplıydı. Sanki güneşi bile o aydınlatıyordu. Bu güzel kadının denizin ortasında ne işi vardı? Kim bilir… Ama bu düşünce kulakları, güzel sesiyle; gözleri, çekiciliğiyle cezp olan mürettebatın aklına bile gelemedi. Ses iyiden iyiye benliklerini alırken daha da yaklaştılar kadına ve hepsinin gözleri büyülenmişcesine kadının; uzun maviye çalan kuyruğuna bakıyordu. Parıl parıl kayalığının üzerinde uzanmış göz kamaştırıyordu…   Onlar öylece aşkla bakarken; kadın denize atladı ve artık geminin başucuna gelmişti. Sadece bir tebessüm ile onlara baktı. Delirmek üzereydi mürettebat, denize atlamalarına ramak kalmıştı ki! Kadın gemiyi denizin derinliklerine doğru çekti ve bütün mürettebat… Hepimizin dizilerde, filmlerde izlediği; kitaplarda okuduğu bu kadın tabii ki bir “Denizkızı” Hikâyenin son

Ruhu Musikiyle Nefes Alan Kaknus Kuşu

Resim
Bir kuştan bahsedeceğim size; yalnız, güzel bir kuştan belki de hiç kimsenin gözle göremediği bir kuştan belki efsane deyip geçeceksiniz belki öyle etkileneceksiniz ki biz insanların yalnız yok oluşuna benzeteceksiniz belki bu bir mucize deyip inanmayı tercih edeceksiniz. siz ne düşünürsünüz bilmem ama ilk kez üniversitede okuduğumda gece saatleriydi ve çok etkilenmiştim öyle ki kaç yıl geçmesine rağmen üzerimdeki etkisi zerre azalmadı, hatta okurken sesini, hıçkırıklarını duyuyor gibi kalbim titriyor böyle bir kuş işte...  hakkında bazı yazılar okudum ama bu bilimsel şeylere geçmeden önce onun ruhunu aynen buraya aktarıyorum. kalbinizle okuyun çünkü artık sizlerde karşınızda yok olan insanları sadece izliyorsunuz ve maalesef o insanların, güzel çığlıkları da yok... ***  K aknus güzel fakat acayip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan’dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delikler bulunur. Yüze yakın delik vardır. Sonra bu kuşun eşi de yoktur, tektir bu

TÜRK MİTOLOJİSİNDE DOKUZ SAYISI "9"

Resim
Sayılarında insanlar gibi ruhu v ardır desem asla yalan olmayacaktır. Zira Türk mitolojisinde çokça karşılaştığımız belli rakamlar bize aslında evrenle alakalı ruhlarla alakalı tüyolar verir. Peki, bizler bu tüyoları okuyabiliyor muyuz? Pek sanmıyorum, günlük yaşantımızda sık sık kullandığımız rakamsal bağlantılar sadece bir alışkanlıktan ibaret olmasına rağmen bir zamanlar belli anlamları vardı. Bizde bu yazımızda diğer rakamlara göre daha az kullanımı olan “9” rakamını inceleyeceğiz.  Yaratılış efsaneleri ve destanlarda oldukça kullanılmış olan dokuz sayısı, tek basamaklı sayıların en büyüğüdür. Fakat bazen 9-19-90-99-900-9000 şeklinde de kullanılmıştır. Geleneksel kullanımı mitolojiye oranla daha fazla olan dokuz rakamı, Türk söylence sözlüğünde;  “ (Dok/Doğ). Bu kök, doğmak, doğa, dokumak, doymak anlamlarını içerir. Doksan sayısı da bu rakamdan türemiş bir sözcüktür. Kutlu alamet kabul edilen Tuğ kelimesi ile bağlantısı önemlidir.”  Şeklinde tanımlanmıştır. ·    

Cellatlar Lanetli Midir?

Resim
Cellatlarla alakalı yazı serimizin ikincisine geldik. Bu yazıda daha çok cellatların, toplum içindeki yerine, yaşanan bazı olaylara değineceğiz. Cellat Arapça kökenli bir kelime olup anlam olarak; kamçı vuran eziyet eden anlamına geliyor. Ama Arapçada telaffuz olarak “cellad” deniliyor. Öncelikle şunu aktarmak istiyorum, Osmanlıda bir devlet adamının idam edilecek olmasın o ölümü gerçekleştirecek cellattın bu devlet adamına hürmetsizlik edeceği anlamına gelmezdi. İdam emrini vermeden önce hürmet gösterilir, el ve etek öpülürdü. İki rekât namaz kılmasına izin verilirdi. Viyana kuşatmasında başarısızlık gösteren Merzifonlu Kara Mustafa Paşaya idam emri geldiğinde, cellatlar önce Paşanın elini ve eteğini öper. Zaten emri bekleyen  Paşa gayet sakin bir şekilde cellatları karşılar, buyur eder. İki rekât namazını kıldıktan sonra başının toprağa değmesi için halıyı kaldırır ve cellata dönerek; “işini maharetle yap der.” Yani bazen bunun aksi de olabiliyor.

Osmanlı'da Cezalar ve Cezaların Soğuk Yüzü Cellatlar

Resim
Osmanlıda çeşitli ölüm cezaları ve bu cezaları yerine getirmesi amacıyla bir meslek kuruluşu vardı. Bu teşkilat Bostancı Teşkilatına bağlı olan Cellat Teşkilatıdır. Osmanlıda idamlar ve idamı gerçekleştiren cellatlar kademelerine göre değişmekteydi; Osmanlıda en ağır cezaları korsan ve eşkıyalar alırlardı.    Korsan ve Eşkıyalar, Zina Yapanlar ; yağlı ya da kuru kazığa geçirme cezası alırlar . Kuyruk sokumundan geçirilerek kazığa oturtulur. Ucunda sivri bir demir vardır. Eğer ceza hafifse kazık yağlanır. Ağır bir ceza ise kuru kazığa oturtulur.   Hırsızlar; hırsızlık yaptıkları mekanın önünde kellesi kesilerek cezalandırılırdı.   Politik Suçlu; kementle boğularak öldürülür. şifre denen bir ustura ile ise derisi yüzülür. Katil; katil eğer bir devlet görevlisiyse, idam edilir ve ayaklarına taş bağlanarak denize atılırdı. Eğer katil, halktan biriyse üç çeşit öldürme şekli vardır. çarmıh, kazığa oturtma,çengel.   Çarmıh cezası: Osmanlıda yapılan çarmıh cezası