MARPESSA "BİR DENİZKIZI MESELESİ"


Denizin tam ortasında duydukları sesle şaşkına dönen mürettebat, kayalıkların üzerinde bir kadın gördüler. Hayır! Bu  sıradan bir kadın olmazdı. Peri ya da melek olmalıydı. Zira bedeni ışıkla kaplıydı. Sanki güneşi bile o aydınlatıyordu. Bu güzel kadının denizin ortasında ne işi vardı? Kim bilir… Ama bu düşünce kulakları, güzel sesiyle; gözleri, çekiciliğiyle cezp olan mürettebatın aklına bile gelemedi.
Ses iyiden iyiye benliklerini alırken daha da yaklaştılar kadına ve hepsinin gözleri büyülenmişcesine kadının; uzun maviye çalan kuyruğuna bakıyordu. Parıl parıl kayalığının üzerinde uzanmış göz kamaştırıyordu… 
Onlar öylece aşkla bakarken; kadın denize atladı ve artık geminin başucuna gelmişti. Sadece bir tebessüm ile onlara baktı. Delirmek üzereydi mürettebat, denize atlamalarına ramak kalmıştı ki! Kadın gemiyi denizin derinliklerine doğru çekti ve bütün mürettebat…
Hepimizin dizilerde, filmlerde izlediği; kitaplarda okuduğu bu kadın tabii ki bir “Denizkızı”
Hikâyenin sonu mu? Henüz karar vermedim J
Peki, bugün bile gerçekliği tartışma konusu olan ve her gün bu konu hakkında yeni iddiaların ve videoların çıktığı bu kadın hayatımıza ne zaman nasıl girdi merak ettiniz mi?
Vücudunun üst kısmı insan alt kısmı balık olan kadın tasviri tahmini olarak MÖ.5000 dayandığı söylenirken, ilk anlatı olarak kabul edilen efsane MÖ.1000 yılına aittir. Bu anlatıya göre; Suriyeli ya da Asurlu (bu kelimeler eş anlamlı olup bilimsel metinlerde yazdığına göre çokça karıştırılmıştır.)aşk tanrıçası Atargatist sıradan bir çobana âşık olmuştur. Çobanın ölmesiyle derin bir yasa girmiş ve hayatını sonlandırmak için denize atlamıştır. Fakat tanrı onun canını almak yerine; eşsiz bir güzelliğe kavuşturarak denizde nefes almasını sağlamıştır. Bacaklarını bir balığın kuyruğuna çevirmiştir. Ufak tefek farklılıklar olsa da ilk anlatı genel itibariyle bu şekildedir.



Bazı bölgelerde yarı insan yarı balık erkek olarak da karşımıza çıkan; denizkızı önemli bir mittir ve her millette farklı özellikleriyle anlatılarda yer almıştır.
Mesela; Yunan mitolojisinde “Neptün’ün Kızları” olarak karşımıza çıkar. Bir yarışma sonucu okyanusların sırrına eren Neptün, suyun altında yaşamaya başlar ve mağdur olan insanlara yardım etmeye başlar. Denizkızları da Neptün’ün kızları olarak bilinirdi. Neptün’ün kızları; çok güzel, merhametli, duygusal ve yardım sever olmalarına rağmen denizciler tarafından uğursuz görülür ve denizcilerde korku uyandırırmış.
Fakat bu kızlar o kadar duygusallarmış ki inşalara âşık olup imkânsız bir aşka esir olurlarmış ve sevgiliye kavuşamamanın acısıyla da saçları dökülür, vücutları su toplar, ciğerleri de hasta olurmuş. Bu aşk acısından dolayı kendilerinden geçip özlemlerden ve ıstıraplardan kurulmuş bir hayal dünyasında yaşarlarmış.


Bu hikâye genel görüşlerin aksine bir denizkızı portre çizdiği için önemlidir.
Ama bu demek değildir ki yunan mitinde bu yarı insan yarı balık canlılar iyi olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda kötü ve berbat anlamına gelene Gorgonlar hakkında anlatılan hikâyelerde; Medusa ve üç kardeşinden canavar olarak bahsedilmiştir.





Şuan Yunanistan sınırlarında bulunan eski bir Osmanlı toprağı olan Selanik (Thessalonike) Büyük İskender’in kız kardeşinin adıdır. Peki, bu küçük bilgiyi size neden verdim. Selanik’in öldükten sonra bir Denizkızı olduğuna dairde bir anlatı vardır.

Deniz Kızları bazı kaynaklarda Nemf adı verilen su perileri olarak adlandırılmıştır. Hazır bir isimden bahsetmişken bazı milletlerde hangi isimlerle anıldığını da aktarmakta fayda olacaktır.
Sümer mitolojisinde; Ninhusag
Babil mitolojisinde; Madruk
Suriye mitolojisinde; Atargatist (aşk tanrıçası)
İskit Krallığı anlatılarında; Dinyeper
Avrupa fokloründe; Yedi Deniz Kızı
Kuzey Amerika; Salinas
Şeklindedir.



Yine yunan mitine ait olan iffet tanrıçası Artemis’in bir gence âşık olması sonucu başından geçenlerin anlatıldığı; efsanede Artemis, denizin altında rastladığı mağarada, bir gence âşık olur fakat bu
gencin çok güzel bir sevgilisi vardır. Artemis bu kızı taşa çevirir. Sevdiği kadını kaybeden genç kendini denize verir. Artemis de bir denizkızı kılığına girerek onun ağına takılır. Genç ve Artemis tanrıların bile kulağına gidecek bir aşk yaşarlar. Fakat onun bir erkekle olduğunu öğrenen Zeus bu duruma çok kızmıştır. Artemis’in yalvarması sonucunda Zeus yılda sadece bir kere görüşmelerine izin verse de her şeyden habersiz olan genç yeniden aşk acısı çekmeye başlamıştır ve Zeus’a yalvararak onu taşa çevirmesini istemiştir. Zeus bu dileği yerine getirmiştir. Artemis bu dayanılmaz acı sonucunda genci gördüğü mağaraya gencin ve gencin sevgilisinin taş bedenlerini koymuştur. Artemis yılda bir kere o mağaraya uğrar ve denizcilerin ağlarına takılırmış. Bu bahsedilen Mağara ise bugün Mersin'de bulunan Taşucu Mağarasıdır.


Yunan mitolojisinde çok fazla anlatıya sahip olan denizkızı; Japon inancına göre bir insanın onun etinden yemesi sonucu ölümsüzlüğe kavuşacağı şeklindedir. Bu inançta bize vücudunun üstü insan altı yılan olan Türk efsanesi Şahmeranı hatırlatıyor; Vezirin hastalığının tek çaresi Şahmeranın etidir ve Şahmeranın etini yiyen vezir sağlığına kavuşmuştur. Ve bir gün bu ihanetten dolayı Tarsus şehrini yılanların istila edeceğine inanılır.



Hazır Türk Efsanelerine gelmişken Türk Mitolojisinde de yeri olan denizkızlarından bahsettiğim yazıyı, daha sonra paylaşacağım. Bu yazının sonunda da hikâyemin sonunu paylaşacağım.
O zamana kadar bol hayal dünyası olan güzel bir kalple yaşamanız dileğiyle. Hepimizin bir umut perisine ihtiyacı var.

KAYNAKÇA
Beydili Celal, “Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlüğü” Yurt yanyınlar,2005
Ögel Bahattin, “Türk Mitolojisi cilt 1.”  Türk Tarih Kurumu,20014


Yorumlar

E çok okunan yayın

Ruhu Musikiyle Nefes Alan Kaknus Kuşu

Türk Mitolojisinde Denizkızı

Azerbaycan Türkçesi ve Türkiye Türkçesinde Bulunan Atasözleri